Kadıralak Yaylası’nın mavi yıldız çiçekleri
Tonya’daki Kadıralak Yaylası’nın alameti farikası mavi yıldız çiçekleri. Uluslararası Bern Sözleşmesi’ne imza atarak nesli tükenme tehlikesi …
Tonya’daki Kadıralak Yaylası’nın alameti farikası mavi yıldız çiçekleri. Uluslararası Bern Sözleşmesi’ne imza atarak nesli tükenme tehlikesi altındaki bu çiçeğin korunmasına söz verdiğimizi okuyorum… İlgimi çekiyor o minik mavi yıldızlar ve görmeye gitmeden önce biraz araştırma yapıyorum. Türkiye’de dört yerde yetişiyormuş; hatta biri İstanbul’daki Menekşe Deresi etrafı… İnanamıyorum, zaten arasam da bulamıyorum. Dere bile kalmamış, ıslah edilmiş, betonla kaplanmış. Diğerleri Bursa’da Uluabat Gölü, Balıkesir’de Hıdırlıktepe.
İstanbul’da göremeyince Trabzon’dan haber bekliyorum… Vakfıkebir’de yaşayan arkadaşım Ergin Zaman arayıp “Haydi, mavi yıldız çiçekleri açmış” diyor, yola çıkıyoruz. Navigasyon hatasız götürüyor ancak yaylada telefon çekmiyor.
Bu çiçeklerin açtığı dönemde yaylaya turlar oluyor, belediyeyi ve bölgedeki sosyal medya hesaplarını takibe alın. Mavi yıldız çiçekleri normalde nisanda açıyor. Hava durumuyla direkt bağlantılı olarak nisan öncesini ve sonrasını kontrol etmek gerek. Çiçekler açtıktan sonra iki hafta kalıyor. Tam doğru zamanı tutturmanız çok önemli.
Mor Yayla daha yükseklere çıkan yol üzerinde bir mola yeri. Bölgede çadır kurabilirsiniz.
Ezmeyin, koparmayın!
Mavi yıldız çiçeklerinin tehlike kategorisi CR, yani yüksek tehlike altında. Gittiğinizde basmamaya, koparmamaya özen gösterin diye yazıyorum bunları.
Kadıralak Yaylası’na giden üç ayrı yol var. Biz Tonya üzerinden gidilen yolu seçiyoruz. Normalde bu mevsim kar olmaması gerekiyor ama dediğim gibi havalar değişti. Yaylaya giden yol asfalt ancak yine de 4×4 bir araca ihtiyacınız olabilir. Tonya merkeze 9.9 kilometre uzaklıktaki Kadıralak Yaylası’na vardığımızı arkadaşım arabayı park edince anlıyorum. Her yer kar ve sis. Arabadan inip başta hiçbir şey göremiyor, üzülüyorum… Biraz ilerleyince karlı toprağı delip çıkmış masmavi çiçekleri görüyorum. Gerçekten güzeller. Beyaz ve mavinin dansı gibi. Mora benziyor rengi. Hatta Kadıralak Yaylası’na Mor Yayla deniyormuş halk arasında. Eskiden yaylalardan inenler burada katırlarını sularmış ve dinlenirmiş. O sebepten adı Kadıralak Yaylası kalmış.
Adı mavi ama mora benziyor rengi. Hatta Kadıralak Yaylası’na Mor Yayla deniyormuş halk arasında.
Başta çok az bir yerde var sanıyorum ama yanılmışım. İlerledikçe çayırlar boyu karların arasından çıkmış mavi yıldızlar var. Çiçek genelde kışın akan, yazın kuruyan küçük ırmakların kenarında yetişiyormuş. Bu yaylanın da buz gibi suları var. O suyun sesinde bir taraf çam ağaçları, bir tarafta mavi yıldız çiçekleri… Bir kartpostalın içindeyim yine. Ne kadar gezdim, ne kadar karlarda yuvarlandım, o masmavi çiçeklerin yanına yattım hatırlamıyorum. Aman yanlış anlamayın, aralardaki boşluklara yattım! Geçen senelerde çiçekleri görmeye o kadar çok kişi gelmiş ki arabalarını çiçeklerin olduğu yerlere park edip bir de üstünde horon oynamışlar. Çiçekler de normalde iki hafta kalırken hemencecik kaybolmuş. Ezilmişler yani. Ezmeyelim, koparmayalım. Bakın İstanbul’da yok olmuş.
Yaylayı gezip, en son donmak üzere olduğumuzu fark edip açlıktan da bayılacağımızı anladığımızda Ceset Ahmet’in Yeri’ne gidiyoruz. Yaylada yemek yiyebileceğiniz, çay içebileceğiniz birkaç yer var. Otel yok. Genelde günübirlikçiler geliyormuş. Kamp yapılabiliyor. Kadıralak Yaylası tabiat parkı statüsünde. Girişi ücretli diye okudum ama gittiğimizde kimse yoktu, ücret ödemedik. Kamp yapmak isteyenleri, karavanıyla gelenleri de bölge halkı doyurur, misafir bile ederler dediler. Ceset Ahmet’in Yeri’nde içeri girince sobanın sıcacık havası vuruyor yüzüme. Bir köşede Karadeniz müzikleri çalıyor. Donmuşum, farkında değilim. Hemen bir çay veriyorlar bana. Sobanın yanında ısınıp çayımı içerken pencereden Kadıralak Yaylası’nı seyrediyorum.
Normalde kar olmuyor
Benim şansıma karlı halini yakalamak düştü. Normalde çiçekler açtığında kar olmuyor. Ben bu halini de çok seviyorum. Artık yaylaya veda zamanı geliyor. Çektiğimiz onlarca fotoğraf ve içimize çektiğimiz tertemiz yayla havasıyla dönüşe geçiyoruz. Dönüşte farklı bir yoldan iniyor ve yöre halkının Seyir Kayası dediği yerde duruyoruz. Oradan Tonya’yı tepeden seyredip günü batırıyoruz. Manzara gerçekten nefis. Dönüş sırasında yolumuzun üstündeki bir şelaleyi de ziyaret ediyoruz. Karadeniz’de o kadar çok şelale var ki buna isim bile vermemişler.
Bu yılki çiçek mevsiminin hemen öncesinde yazdım izlenimlerimi ki siz de Mor Yayla’yı bu yıl rotanıza alın. Orada adım izlerinden başka bir şey bırakmayın; adımlarınıza da dikkat, bu narin çiçeğin üzerinde olmasın!