Fed fırtınası Türkiye’yi nasıl etkileyecek?
ABD Merkez Bankası’nın (Fed) şahinleşmesi, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu gelişmekte olan piyasaları sarsacak. En büyük endişe sermaye …
ABD Merkez Bankası’nın (Fed) şahinleşmesi, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu gelişmekte olan piyasaları sarsacak. En büyük endişe sermaye kaçışı ve borçlanma maliyetlerinin artması. Ancak Türkiye diğer gelişen ülkelerin aksine sürece hazırlıksız.
ABD Merkez Bankası’nın (Fed) yüksek enflasyon endişesi nedeniyle faiz artışı konusunda şahinleşmesi, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu gelişmekte olan piyasaları derinden etkileyebilir.
Fed’in faiz artışında hızlanmasıyla doların değerinin artması ve büyümenin yavaşlaması öngörülüyor. Fed kararları bu nedenle piyasalar tarafından endişe ile takip ediliyor. Ancak pek çok uzman, enflasyondaki hızlı yükselişin Fed yetkililerini bu kararı almaya zorladığını düşünüyor.
Fed’in para politikasını belirleyen Federal Açık Piyasa Komitesi (FOMC), son toplantısında faiz artışlarına başlamış, yüzde 0,25 olan politika faizini 25 baz puan artırarak yüzde 0,50 seviyesine çıkarmıştı. FOMC, bir sonraki toplantısını mayıs ayında yapacak.
Ancak 25 baz puanlık faiz artışının enflasyon karşısında etkisiz kalması, para politikasında sıkılaşmanın hızlanmasına ilişkin tartışmaları beraberinde getirdi. ABD’de şu an tüketici enflasyonu yüzde 8,5 seviyesinde bulunuyor. Fed’in enflasyon hedefi ise yüzde 2.
ŞAHİNLEŞME SİNYALİ
Fed Başkanı Jerome Powell da bundan sonra para politikasının daha agresif adımlarla sıkılaştırılacağına işaret ederek merkez bankasının 4 Mayıs’taki toplantıda 50 baz puan faiz artırımını ele alacağını söyledi.
Fed’in ABD ekonomisine ilişkin değerlendirmelerinin yer aldığı Bej Kitap raporunun nisan sayısında da büyüme ve enflasyon uyarısı yapıldı.
Fed’de sıkılaşmanın hızlandırılmasına ilişkin tartışmalar sürerken ABD’nin faiz artırmasının gelişmekte olan ülkeleri nasıl etkileyeceği de tartışılmaya başlandı.
GELİŞEN PİYASALAR NASIL ETKİLENİYOR?
Fed’in blogunda yayımlanan Haziran 2021 tarihli Jasper Hoek, Emre Yoldaş, and Steve Kamin tarafından kaleme alınan bir makalede, ABD’de yükselen faiz oranlarının, tarihsel olarak borç yükünü artırdığı ve sermaye çıkışlarını tetiklediği için gelişen piyasaları kötü etkilediği anlatıldı.
Bununla birlikte makalede daha yüksek makroekonomik kırılganlıklara sahip ekonomilerdeki finansal koşulların ABD faiz oranlarındaki artışa karşı daha duyarlı olduğu belirtildi.
Yazıda “Daha yüksek ABD Hazine tahvili faizleri, gelişmekte olan ülkelerin finansal koşullarında önemli bir sıkılaşma ile sonuçlanabilir. Ancak bu tür etkiler, önemli ölçüde yerel koşullara bağlıdır” ifadeleri kullanıldı.
BANKALAR DA ETKİLENEBİLİR
Kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s’in şubat ayında yaptığı açıklamada ise gelişmekte olan ülkelerin daha sıkı ABD para politikası karşısında savunmasız hale geldiği belirtildi.
Moody’s, Fed’in faiz oranlarını artırmasının, gelişmekte olan piyasalara sermaye akışını yavaşlatmasını, ülkelerin para birimlerini ve ekonomik büyümeyi zayıflatmasını ve yüksek oranda dolarize edilmiş bankalarda kredi riskini tetiklemesini beraberinde getireceğini söyledi.
SERMAYE ÇIKIŞI KORKUSU
Aynı şekilde IMF bloğunda ocak ayında kaleme alınan Stephan Danninger, Kenneth Kang ve Hélène Poirson imzalı yazıda, hızlı Fed faiz artışlarının finansal piyasaları sarsabileceği ve küresel olarak finansal koşulları sıkılaştırabileceği belirtildi.
Yazıda, “Bu gelişmeler, ABD’de talebin ve ticaretin yavaşlamasına neden olabilir ve gelişmekte olan piyasalarda sermaye çıkışlarına ve para biriminin değer kaybetmesine yol açabilir” ifadelerine yer verildi.
TÜRKİYE’Yİ BEKLEYEN RİSKLER
Uzmanlara göre, Fed faiz artırdığında gelişmekte olan piyasaları bekleyen çeşitli riskler bulunuyor. Sermaye kaçışının hızlanması ve borçlanma maliyetlerinin artması bu riskler arasında.
Türkiye’de uluslararası doğrudan yatırımcı girişleri 2015’e kadar kademeli olarak artarken Fed’in faiz artırmaya başladığı 2015 yılının ardından bu rakam ciddi oranda düşmeye başladı. TCMB verilerine göre, 2015’te 12,2 milyar dolar olarak gerçekleşen yabancı yatırımlar 2020 yılına gelindiğinde 6 milyar doların altına indi. 2021 yılında ise bu rakam 7,5 milyar doların üzerinde gerçekleşti.
Bununla birlikte kimi uzmanlar Türkiye’de sermaye kaçışının geçmiş yıllarda yüksek olması nedeniyle bu verinin son faiz artışlarından büyük bir şekilde etkilenmeyebileceği görüşünde. Ancak buna rağmen kimi uzmanlar sermaye kaçışının sürebileceğini düşünüyor. Bunun yanında Fed’in politika faizinin artırmasının borç yükünü de artıracağı belirtiliyor.
BORÇ MALİYETLERİ ARTACAK
Ekonomist Mahfi Eğilmez de kendi bloğunda konu ile ilgili yaptığı değerlendirmede gelişmiş ülke merkez bankalarının gerçekleştireceği faiz artışlarının Türkiye’nin borçlanma maliyetlerini iyice yukarıya çekeceğini vurgulamıştı. Eğilmez, 26 Mart tarihinde kaleme aldığı yazıda şu ifadelere yer vermişti:
“Gelişmiş ülke merkez bankalarının faizleri artırmaları ve ardından parasal sıkılaştırmaya başlamaları, zaten dışarıdan çok yüksek maliyetle fon bulabilen Türkiye’nin borçlanma maliyetlerini iyice yukarıya çekecek. Bu ay içinde 2 milyar dolarlık tahvil ihracı yapan Hazine’nin ödeyeceği faiz yüzde 8,62 ile tarihi bir rekora ulaştı. Bu gelişme, cari açık verdiği için dış borçlanmaya ihtiyacı olan Türkiye açısından oldukça can sıkıcı bir gelişme.”
HERKES FAİZ ARTIRIRKEN TCMB FAİZ İNDİRDİ
Tüm bu riskler nedeniyle dünya üzerindeki gelişmiş ülkelerin merkez bankaları da faiz politikalarında değişikliğe giderek Fed dalgasına hazırlık yaptı.
Ancak Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), faiz artıran diğer ülkelerin aksine geçen yılın sonunda politika faizini kademeli olarak 500 baz puan indirerek yüzde 14’e çekmişti. Bu veri güncel enflasyona göre TL’nin eksi 47 puan negatif getirisi olduğu anlamına geliyor.
Gevşeme döngüsü kur krizine sebep olarak dolaylı yoldan enflasyonun sert yükselmesine sebep olurken, şubat ayında Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ardından artan küresel enerji maliyetleri ise fiyat artışlarını daha da körükledi.
TCMB ise enflasyondaki yükselişe rağmen son toplantılarında politika faizini değiştirmedi. Banka daha sonra faiz değişikliği yapabileceğine dair de sinyal vermedi.
Bununla birlikte kur korumalı mevduat uygulamasıyla kuru baskılayan ekonomi yönetimi, döviz kurunu baskılama hamlesi nedeniyle hazinenin yükünü de artırmaya devam ediyor. Dolayısıyla Türkiye ekonomisi tarihinin en kırılgan olduğu dönemlerden birinde Fed’in başlatacağı dalgayı karşılamaya hazırlanıyor.