Kelebek Magazin

Flamenkonun özü korunmaya çalışılıyor

UNESCO tarafından 16 Kasım 2010’da ‘İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Listesi’ne giren bu İspanyol kültürü her 16 Kasım’da ‘Dünya Flamenko …

UNESCO tarafından 16 Kasım 2010’da ‘İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Listesi’ne giren bu İspanyol kültürü her 16 Kasım’da ‘Dünya Flamenko Günü’ olarak kutlanıyor.

Madrid’de bir pazar alanının üst katında 1952’de kurulan ve dünyanın en eski Flamenko dans okulu olarak bilinen Amor de Dios’un Müdürü Joaquin San Juan, flamenkonun doğuşundan bugüne gelişimini değerlendirdi.

“Flamenko sanatı, kendi içinde ne yaparsa yapsın hep aynı arketipi, bir bireyi temsil eder” diyen San Juan, flamenkonun özünde “insanların yaşamındaki zorluklara ve acılara karşı kendini ifade etme şekli olduğunu, ayrıca biyolojik denilebilecek gerçek bir neşe verme özelliği bulunduğunu” söyledi.

Flamenkonun gerek kültür gerekse müzik endüstrisinde çok sağlıklı bir dönemden geçtiğini vurgulayan San Juan, “Flamenko, flamenkocularındır ve flamenkocu olmak için İspanya’da doğmak gerekmiyor. Her ülkenin doğal kendi yapısına göre flamenkonun dünyanın her yerinde az ya da çok bir mevcudiyeti var” diye konuştu.

“İSPANYOLLAR FLAMENKOYU TANIMIYOR”

“Flamenko İspanyol kültürünün bir parçası mı? Evet ancak amaları var” diyen San Juan, şöyle devam etti:

“Günümüzde İspanyolların yüzde 93’ü flamenko kültürünü bilmiyor. Bu oran 8 yıl önce yüzde 95 idi ama son yıllarda kurumsal olarak destek gelmeye başladı. Yine de İspanyollar halen gerçek anlamda flamenkoyu tanımıyor. Tarihe sosyal açıdan baktığımızda flamenkonun çok itibarsızlaştırıldığını görürüz. Birkaç istisna dışında İspanyol elitler sosyal anlamda flamenkodan hiç hoşlanmadı çünkü flamenko çoğu kez toplumun sosyal olarak başarısız kısmında yer aldı. İspanyol toplumu da daha çok kazananlara bakıyor. Flamenkocu olarak bizler ise kaybedenlerin hayranlarıyız.”

San Juan, şu anda Madrid’de 22 flamenko salonunda her gün gösteri olduğunu aktardı.

“YAZIN ÇOK FAZLA TÜRK GELİYOR”

Diğer yandan Antonio el Bailarin, El Güito, Carmen Mora, La Tati, Carmen Amaya, Paco Romero, Merche Esmeralda, Lola Greco, Joaquin Cortes, Rafaela Carrasco gibi sayısız flamenko sanatçısına ev sahipliği yapan Amor de Dios’a Türkiye’den de ilgi olduğunu belirten San Juan, “İstanbul’da bir dans akademisiyle anlaşmamız var. Öğrenci değiş tokuşları da yapıyoruz. Özellikle yazın çok fazla Türk buraya geliyor. Benzer duygular, kültürel beklentiler ve ortak unsurlardan dolayı tüm Akdeniz halkında olduğu gibi Türkler de flamenko öğrenmeye çok daha yatkın” ifadelerini kullandı.

Geçen yıllarda hayatını kaybeden İspanyol flamenko dansçısı Toni El Pelao’nun eşi 79 yaşındaki La Uci de yaşına rağmen Amor de Dios da ders vermeye devam ediyor.

“Flamenko, flamenkodur. Onu içine alman, hissetmen gerekir” diyen La Uci, “Flamenko çok değişti. Flamenkonun en iyi dönemlerini yaşadık, olağanüstüydü. Eskiden bir gösteriden çıkıp diğerine girerdik. Şimdi dans formatı da değişti. Ayak vuruşları çok daha hızlandı. Gençler dans etmeyi bilmiyor demiyorum çünkü herkes saygıya layık, çünkü bu bir sanat. Ben de Flamenko’yu sanatından severim. Her Flamenko hareketinde bir sanat vardır” dedi.

Çocukluktan beri ilgi duyduğu flamenko dansına erken emekliliğinden sonra daha çok zaman ayıran ve derslere gelen Carmen Maria ise “Flamenkoya başlayınca ondan kurtulmak pek de kolay değil çünkü insanın içindeki boşluğu dolduran bir şey. Bu dansın bence herhangi bir ırkı yok. Birçok kez yabancıların flamenkoyu İspanyollardan daha iyi anladıklarını düşünüyorum” değerlendirmesinde bulundu.

Flamenkonun İspanya’da layık olduğu yere henüz ulaşmadığını savunan Carmen, “Bence flamenko okullarda ders olarak öğretilmeli. Bunun çok iyi bir şey olacağını düşünüyorum. Öncelikli olarak bu bizim kültürümüz ayrıca koordinasyon, akıl sağlığı ve fiziksel olarak formda kalmak için çok ideal” diye konuştu.

Her şeye rağmen İspanya’da büyük bir sektöre dönüşen flamenko, ülke ekonomisine yılda 500 milyon euro’nun üzerinde katkı sağlıyor. (AA)

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ