Kelebek Magazin

Gizli şeker nasıl anlaşılır?

Endokrinoloji Uzmanı Doç. Dr. Özlem Haliloğlu, “Şeker hastalığının başlangıcı kabul edilen pre-diyabet yani gizli şeker toplumumuzda yaygın bir sorun. Ancak erken teşhis edilirse diyabet gelişimi önlenebilir’’ dedi.

İstatistiklere göre Türkiye’de her 3 kişiden 1’i pre-diyabet hastası. Ancak pek çok kişi bunun farkında değil. Oysa pre-diyabet uzun dönemde diyabete yol açtığı için mutlaka önlem alınması gerektiğine dikkat çeken Endokrinoloji Uzmanı Doç. Dr. Özlem Haliloğlu, bu konuda bilinmesi gerekenleri şöyle anlattı…

Doç. Dr. Özlem Haliloğlu

GİZLİ ŞEKER NEDİR?

Pre-diyabet bir kişinin kan şekeri düzeyi normalden yüksek olmasına rağmen diyabet tanısı koymaya yeterli yükseklikte olmaması durumudur. Başka bir deyişle prediyabet, Tip 2 diyabete adaylık durumudur. Hastalığı kabaca 2 grupta inceleyebiliriz. Açlık şekerinde bozulma olan duruma “bozulmuş açlık glikozu” sadece tokluk kan şekerindeki yüksekliğe ise “bozulmuş glikoz toleransı” adı verilir. Bazı hastalarda ise bu 2 durum birlikte görülebilir. Uluslararası diyabet federasyonunun (IDF) 2021 diyabet atlasında dünyada yaklaşık 319 milyon kişide bozulmuş açlık glikozu, ve 541 milyon kişide ise bozulmuş glikoz toleransı olduğu öngörülmüştür.

TESPİT ETMEK NEDEN ÖNEMLİDİR?

Yapılan çalışmalarda pre-diyabetli bireylerde kalp ve damar hastalıklarının gelişme riskinin kan şekeri normal olan bireylere kıyasla daha fazla olduğu gösterilmiştir. Yine çalışmalar göstermiştir ki, pre-diyabetik bireylerin aşikar diyabet geliştirme riskleri yüzde 50’ye yakındır. Pre-diyabetin erken tanısı ile yapılacak yaşam tarzı değişikliği ve medikal tedaviler sayesinde diyabet gelişimi ve diyabete bağlı komplikasyonlar önlenebilir ya da geciktirilebilir.

NASIL KORUNABİLİRİZ?

Hastalıktan korunmak için vücut ağırlığının yüzde 5-10’unu kaybetmek gerekir. Bunun için dengeli beslenme ve fiziksel aktivite çok önemli. Haftada en az 3 ve en az 30’ar dakika olmak üzere mümkünse açık havada egzersiz yapılmalı. Her bireyin öğün düzeni farklı olduğu için buna göre düzenleme yapılmalı. Örneğin bazı kişiler yaşam tarzı nedeniyle 2 öğün beslenmeye daha uygunken bazı kişiler de az az ve sık sık beslenmeyi tercih eder, buna uygundur. Bunlar hekim ve hasta ile birlikte değerlendirilmeli. Beslenme, diyet olarak algılanmamalı. Beslenmedeki amaç yaşam tarzı değişikliği yaratarak bundan sonraki hayatı bu şekilde devam ettirmek olmalı. Yani sürdürülebilir olmalı. Özellikle ailesinde diyabet öyküsü bulunan kişiler bu konuya hassasiyet göstermeli.

Hangi belirtilere yol açar?

Pre-diyabetin kesin bir belirtisi yok. En önemli göstergelerinden biri insülinin hızlı yükselmesi ve çabuk düşmesi nedeniyle yemeklerden sonra uyku hali, çok ve sık yeme isteğidir. Örneğin bu hastalar geceleri kalkıp, yemek yeme ihtiyacı duyar.

Nasıl teşhis edilir?

Prediyabeti belirlemek için açlık kan şekeri veya oral glikoz tolerans testi (OGTT) yapılır. Normal bir bireyde açlık kan şekeri 100 mg/dl’nin altındadır. Eğer kişide pre-diyabet varsa açlık kan şekeri 100-125 mg/dl arasındadır. Eğer kan şekeri 126 mg/dl veya daha yüksekse birey diyabetlidir. OGTT’de ise bireyin kan şekeri açken ve glikozlu içecek içildikten 2 saat sonra (tokluk kan şekeri) ölçülür. Normal kan şekeri 2. saatte 140 mg/dl’nin altındadır. 2.saat kan şekeri 140-199 mg/dl arasında ise pre-diyabet, 2. saat kan şekeri 200 mg/dl’nin üstünde ise aşikar diyabet tanısı konulur.

Kimler risk taşır?

45 yaşın üstündeki bireyler mutlaka pre-diyabet açısından değerlendirilmelidir. Ayrıca 45 yaşından küçük gençler de eğer vücut kitle indeksi 25 kg/m2’nin üstünde ise bazı risk faktörleri varlığında pre-diyabet açısından değerlendirilmelidir. Bu risk faktörleri “Ailede özellikle 1. ve 2. derece akrabalarda diyabet varlığı, yüksek tansiyon, düşük HDL-kolesterol düzeyi, yüksek trigliserid düzeyi, hareketsizlik veya fiziksel aktivite azlığı, polikistik over sendromu varlığı, gebelik diyabeti veya iri bebek (>4 kg) doğumu öyküsü olması” şeklinde sayılabilir.

Tedavi yolları nelerdir?

Pre-diyabetin ilaç dışı tedavilerini bireyselleştirilmiş beslenme tedavisi (günlük enerji ihtiyacının yüzde 50-60 kadar karbonhidrattan, en fazla yüzde 30-35 kadarı yağdan ve yüzde 15-20’si proteinden oluşmalı; lifli yiyecek alımı ve yeterli sıvı tüketimine dikkat edilmeli) ve fiziksel aktivite (haftada en az 150 dakika orta yoğunlukta tempolu aerobik egzersizler; hızlı yürüyüş, düșük tempolu koșu, bisiklet vs) oluşturmaktadır. Unutulmamalıdır ki, vücut ağırlığının ılımlı olarak azalması (yüzde 5-7) ile pre-diyabetten diyabete geçiş önlenebilmekte veya geciktirilebilmektedir.

Bunların dışında kaliteli, yeterli uyku ve sigaranın bırakılması önemlidir. İlaç dışı tedavilerin yanında hekim hastanın ihtiyacına göre pre-diyabet tedavisinde çeşitli ilaçlar da kullanabilir. Pre-diyabette kalp damar hastalıkları riski de arttığından hipertansiyon ya da kolesterol yüksekliği gibi kardiyovasküler hastalıklarla ilişkili diğer hastalıkların da uygun tedavisi önem arz eder.

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ