Kahramanmaraş depremlerinin yol açtığı hareketler uzaydan haritalandırıldı
Türkiye ve Suriye’de 20 binden fazla kişinin ölümüne yol açan iki depremin yol açtığı fay hareketleri, Avrupa Birliği’nin Sentinel-1A uydusu tarafından tespit edildi.
Bilim insanlarının bu çalışmasının gelecek depremlerde insan hayatlarını kurtarmaya yardımcı olması hedefleniyor.
BBC’de yer alan habere göre söz konusu harita, dev enerjileri açığa çıkaran depremlerin yeri nasıl hareket ettirdiğini gösteren en detaylı harita oldu.
Haritanın verileri, Cuma gününün ilk saatlerinde Türkiye’nin 700 kilometre üzerinden geçen AB uydusu tarafından elde edildi. Bu uyduda iklim ve ışık şartlarından bağımsız olarak Dünya’nın zeminini ölçebilen aletler bulunuyor.
Sentinel-1A, düzenli olarak buradaki fay hatlarının üzerinden uçarak zemindeki en ufak hareketleri tespit ediyor.
Fakat uydunun 6 Şubat’taki depremlerin ardından tespit ettiği hareketler hiç de ufak değildi – aksine dramatikti. Zemin eğildi, kırıldı ve bazı yerlerde yırtıldı.
Araştırmacıların kullandığı interferometre adlı teknik, depremin öncesiyle sonrasını kıyaslamaya olanak sağlıyor.
Yukardaki haritada yer alan kırmızı noktalar uydunun bir önceki uçuşuna göre uyduya yaklaşan yerleri, maviler ise uzaklaşan yerleri gösteriyor.
ZEMİN YER DEĞİŞTİRDİ
Bu harita, Doğu Anadolu Fay Hattı’nın etrafındaki zeminin nasıl yer değiştirdiğini gözler önüne seriyor.
Pazartesi günü hem 04:17’de gerçekleşen 7,8’lik deprem hem de 13:24’te gerçekleşen 7,5’lik deprem sola atımlıydı.
Yani fayın hangi tarafında olursanız olun, karşı tarafın sola hareket ettiğini görürdünüz.
Bazı yerlerde bu hareket birkaç metreye ulaştı.
En şok edici şey, bu fay hatlarının bazı yerleşim yerlerinin ve binaların tam altından geçmesiydi.
Sentinel haritası bilim insanlarının Pazartesi günü tam anlamıyla neler olduğunu anlamasına yardımcı olacak ve bu bilgi bölgenin deprem modellemelerini daha gerçekçi bir hale getirecek.
Türk yetkililer, yeniden inşa çalışmalarına başlarken bu haritanın sağlayacağı risk tespitinden faydalanma imkanına kavuşabilecek.
Art arda gelen iki depremin aralarında nasıl bir ilişkinin olduğu ve bunun gelecekteki depremleri nasıl etkileyebileceği tartışma konusu olmaya devam ediyor.
“FAYLARIN UZUNLUĞU ZARARI BÜYÜK BİR ALANA YAYIYOR”
Bu harita, AB uydusunun paylaştığı verileri kullanan Birleşik Krallık Deprem, Volkan ve Tektonik Gözlem ve Modelleme Merkezi (COMET) tarafından hazırlandı.
COMET Direktörü Prof. Tim Wright, haritanın depremin inanılmaz gücünü daha iyi anlamamızı sağladığını söylüyor.
BBC’ye konuşan Prof. Wright “Haber kanalları genellikle depremin ‘merkez üssü’nü tek bir noktaymış, sanki bir noktaya bomba atılmış gibi gösterir” diyor ve ekliyor:
* Fakat gerçekte depremler uzun faylar boyunca yerin kaymasıyla oluşur. Kırılan fay ne kadar büyükse sarsıntı da o kadar büyük olur. Bu depremlerde bazı yerlerde toprak 5-6 metre civarında hareket etti. İlk deprem 300 kilometre uzunluğunda bir hatta toprağın hareket etmesine yol açtı, ikinci depremde ise bu 140 kilometre oldu.
Bu uzunlukları daha iyi anlamanız için örnek vereyim, Londra-Paris arası veya İstanbul-Ankara arası yaklaşık 345 kilometredir. En büyük zarar faya en yakın noktalarda olsa da fayların uzunluğu bunu çok büyük bir alana yayıyor.
Uydu çağından önce jeologlar yerkürenin hareketini tespit etmek için fay hattı boyunca yürürdü.
Bu, pek çok detayın gözden kaçırılmasına yol açan ve büyük emek isteyen bir süreçti.
Uzaydan radar interferometre ile ölçüm yapma tekniği 1990’larda geliştirildi ve son yıllarda son derece güçlü bir araç haline geldi.
Bu hem uydulardaki radarların daha hassas teknolojilerle üretilmesi hem de bilgisayarların işlem gücünün artması ve daha fazla veriyi inceleyebilmesi sayesinde oldu.
Bugün bir uydunun bir noktanın üzerinden geçmesinden saatler sonra, veriler uzmanların bilgisayarlarında analize hazır bir hale gelebiliyor.
COMET’in bu haritayı oluşturmasının birkaç gün sürmesi ise, uydunun doğru noktadan geçmesini beklemeleri gerektiği içindi. Fakat ilerde uydu sayısı arttıkça bu süre azalacak.
Prof. Wright “2020’lerin sonuna doğru bu tür analizleri en büyük depremlerden sonra bile bir gün içinde yapmak mümkün olacak” diyor ve ekliyor:
“Şu anki süre, arama ve kurtarma faaliyetlerinde kritik süre olarak gösterilen 72 saati aşıyor maalesef.
“Ama teknoloji geliştikçe bu veriler arama kurtarma çalışmalarında da kullanılabilecek.”