Depreme dayanıklı olması gereken kamu binaları neden çöktü?
Kahramanmaraş’ta meydana gelen iki büyük depremde, vatandaşların sağlık hizmetleri, barınma ve beslenme gibi ihtiyaçlarını karşıladığı kamu binaları neden yerle bir oldu? İnşaat Mühendisleri Odası 2. Başkanı Nusret Suna ve Şehir Plancıları Odası Genel Sekreteri Gencay Serter anlattı.
Uzmanların yıllar önce ‘önlem alın’ diyerek uyarmasına rağmen hiçbir önlemin alınmadığı Kahramanmaraş depremi, 10 ilde büyük yıkımlara yol açtı.
Milyon liralara satılan ve sıfır konut olarak nitelenebilecek yeni konutların yıkıldığı bu depremde, en güvenilir yapılar olması gereken belediye binaları ve hastaneler bile yıkıldı, yollar yarıldı.
Deprem sonrası İskenderun Devlet Hastanesi yoğun bakım ünitesi yıkılırken, hastalar ve hastane çalışanları göçük altında kaldı. Adıyaman’da belediye hizmet binası yerle bir olurken, Antep’te tarihi kale, Malatya’da tarihi Yeni Camii kısmen yıkıldı.
Afetzedelerin başta sağlık hizmetleri olmak üzere barınma, beslenme gibi ihtiyaçlarını karşıladığı bu tesislerin neden yerle bir olduğunu, hangi konularda eksiklik olduğunu TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) 2. Başkanı Nusret Suna ve TMMOB Şehir Plancıları Odası Genel Sekreteri Gencay Serter ile konuştuk.
55 yıldır hizmet veren İskenderun Devlet Hastanesi de depremde yıkıldı. (Çağlar Oskay, Depo Photos)
‘YAPI DENETİM YÖNETMELİĞİ’NE TABİ DEĞİLLER’
Kamu binalarının Yapı Denetim Yönetmeliği’ne tabi olmadığı bilgisini veren TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) 2. Başkanı Nusret Suna, sozcu.com.tr’ye yaptığı açıklamada, “Kamu binaları kurumların kendi birimleri tarafından denetleniyor. TOKİ de Yapı Denetim Yönetmeliği’nin dışında mesela. Bu durumun gözden geçirilmesi lazım” dedi.
“Doğru mühendislik hizmetlerinde ve denetimde noksanlıklar var” diyen Suna, “Yapı Denetim Yönetmeliği çıkarıldı ama istenen sonucu vermiyor. Bu yönetmelik yeterli mi, değil. Kesinlikle revize edilmeli, gözden geçirilmeli. Denetim olmazsa olmaz. Müteahhitlik yasası ile ilgili yeni düzenlemeler de yapılmalı” diye konuştu.
‘YEREL VE MERKEZİ İDARENİN İHMALİ VAR’
Sozcu.com.tr’ye konuşan TMMOB Şehir Plancıları Odası Genel Sekreteri Gencay Serter ise, kamu yapılarını konut yapılarından ayrıştırarak değerlendirmek gerektiğinin altını çizdi.
“Kamu binalarının her ne şekilde olursa olsun geçmişte risk analizlerinin yapılması ve gerekiyorsa yıkıp yapma veya güçlendirilmesi gerekiyordu” diyen Serter, “Bu noktada temel hukuki doküman, Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği. Yapıların bu yönetmeliğe göre yenilenmesi noktasında yerel ve merkezi idarelerin sorumluluğunda ve bu noktada ihmal olduğu bir gerçek” değerlendirmesinde bulundu.
Adıyaman Belediye Başkanlığı binası da yıkıldı.
‘YÖNETMELİK YETERLİ, EKSİK OLAN UYGULANMAMASI’
Bu depremlerde bir senelik binaların dahi yıkılması, deprem yönetmeliğinin yeterli olup olmadığını da gündeme getirdi.
İMO 2. Başkanı Nusret Suna’ya göre, mevcut deprem yönetmeliği dünyanın sayılı yönetmeliklerden biri ancak tastamam uyulmadığı için yönetmeliğin iyi olmasının da bir anlamı kalmıyor.
“Yönetmelikte eksiklik yok. Diğer birçok ülkeye kıyasla üst seviyede bir yönetmelik” diyen Suna, “Bu yönetmeliğin benzeri ABD ve Japonya’da da var. Neden oralarda büyük yıkımlar olmuyor da bizde oluyor? Bizde eksik olan, yönetmeliğe uyulmaması.
Tamam, yaşanan deprem çok büyük depremdi. Yapı hasar alırdı ama kesinlikle can güvenliği sağlanırdı, ani göçme olmazdı. Yönetmelikte yapılan hesaplar binaların duruma göre hasar alabileceğini ancak can güvenliğinin yüzde 100 sağlanacağı yönünde. Demek ki ihmalkârlık var” ifadelerine yer verdi.
ZAFİYET VE İHMAL VURGUSU
TMMOB Şehir Plancıları Odası Genel Sekreteri Gencay Serter ise, yönetmeliklerle ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:
“2001 sonrası çıkan ve 2018’de yenilenen Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği uyarınca binalar içerisinde yıkılmayanlar da mevcut. Bu yönetmelik 1999 sonrasında hayata geçirilmiş ve standartları yüksek bir yönetmelik. Ancak yönetmeliğin olması tek başına yeterli değil.
Dolayısıyla yönetmelikte eksiklik olmadığını, yönetmeliğin gereğine göre zemin bina ilişkisi ele alınarak yapıların inşa edildiğinde yıkılmadığını gördük. Ancak bu yönetmeliğin uygulaması ve denetimi en önemli husus. 2001 sonrası yeni yönetmelik uyarınca yapılıp yıkılan binalarda ise uygulama ve denetim noktasında zafiyet ve ihmalin olduğunu söylemek mümkün.”
VATANDAŞ SIFIR BİNALARA DA MI GÜVENEMEYECEK?
Yeni binaların dahi yerle bir olması, yurttaşta ‘sıfır binalara güvenemeyeceksek neye güveneceğiz’ şeklinde endişe yarattı.
Serter, yapıların inşaat ve iskan ruhsatlarının kontrol edilmesi ve sonrasında bu tür yapılarda yapıların risk analizinin mutlak şartla yapılması konusunda vatandaşı uyarıyor:
“2001 yılı sonrası ruhsat alarak yapılaşmış yapılarda da yine iskan ruhsatlarının kontrolü mutlak şartla yapılması gerekiyor. Bu yapıların iskan ve inşaat ruhsatlarının bulunması hukuki açıdan bir sorunun olmadığı ve binanın yeni yönetmeliğe göre yapıldığını bize ifade eder
Ancak burada yine denetim ve uygulamada zaafiyetin olmaması gerekmektedir. Çünkü maalesef sayıları 2001 öncesi ile kıyaslandığında düşük de olsa yeni yapılarda da yıkımların yaşandığı görülmüştür. ”
ŞEHİRLERİN YENİDEN İNŞASI NASIL OLMALI?
Deprem 10 ilde büyük yıkımlara neden oldu ancak özellikle Hatay, Kahramanmaraş ve Adıyaman’ın yehir merkezleriyle birlikte köylerinin de yerle bir olması bu şehirlerin yeniden inşa edilmesini gerektirecek.
Bu şehirlerin yeniden inşa edilmesine yönelik değerlendirmelerde bulunan Serter, “Öncelikle yıkım yaşanmış veya hasar bulunan bölümlerin tamamen yerleşime kapatılacak kesimlerinin kararının verilmesi, dönüşümle yenilenecek, sağlıklaştırma ve güçlendirmeyle yerleşimin devam edeceği bölümlerinin kararının verilmesi gerekiyor. Bunun için acil risk analizleri ve bu analizlere dayalı planların hayata geçirilmesi gerekli” dedi.
“Şehirlerin yeniden inşasında afetlere karşı dirençli kentler yaratmak anlamında tüm bu hususlarla birlikte yaşanabilir, sosyal standartları yüksek yerleşimlerin kurgulanması da diğer önemli bir konu” diyen Serter, şöyle devam etti:
“Yapılaşmış ve yıkıma uğramış alanların birçoğunda sosyal ve teknik altyapı standartlarının düşük olduğu görülüyor. Bu çerçevede kentler yeniden ayağa kaldırılırken afet sonrasında yaşanabilir kent standartlarının yakalanması önemli.
Tekrar altını çizmek isterim ki planlarla kurulacak kentlerin afete dirençli olmaları kadar yaşanabilir ve donatı standartları yüksek yerler olması da önemli
Tüm bu parametreler göz önünde bulundurularak yerinde yapmaya ya da başka bölgelere yapılaşmanın kaydırılmasına karar verilebilir. Tüm bunları yapmak elbette ki ciddi bir süre gerektirecektir, ancak bu süreye ilişkin şu an itibariye bir şey söylemek pek mümkün değil.”