Gölyazı’daki antik tiyatroda ‘kişiye özel’ seyirci basamağı bulundu
Bursa’nın Nilüfer ilçesindeki Gölyazı Mahallesi’nde yer alan Apollonia ad Rhyndacum Antik Kenti’nde devam eden kazılarda, Helenistik döneme ait olduğu düşünülen, bir kişiye özel olarak ayrılmış oturma basamağı keşfedildi.
Milattan önce 4’üncü yüzyılın sonlarında Uluabat Gölü’ne hakim Zambaktepe’nin yamacına inşa edildiği belirlenen, VIP alanlarıyla loca benzeri bölümleri bulunan tiyatronun yaklaşık 6 bin kişi kapasiteli olduğu değerlendiriliyor.
Kazı başkanlığını yürüten Bursa Uludağ Üniversitesi’nin (BUÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Derya Şahin, kazıda öncelikle tiyatronun doğu parodosun (orkestra çukurunun her iki yanındaki karşılıklı giriş yolları) büyük bölümünü açığa çıkardıklarını söyledi.
Geçen yıl orkestra alanını büyük oranda gün yüzüne çıkardıklarını, oturma sıralarını bulduklarını, batı parodosu kısmen açtıklarını belirten Şahin, bu sene ise hem batı parodos hem de kavea (seyircilerin oturduğu alan) bölümlerinde çalışmaya devam ettiklerini anlattı.
Şahin, Helenistik dönemde antik kentin sur duvarlarının sağlamlaştırılması için bazıları yerinden sökülerek götürülen oturma basamaklarının bir bölümünün yerlerinden kaydığını dile getirerek, şu bilgileri verdi:
“Sur duvarlarında oturma sıralarını görmek mümkün. Bir kısmı da halen burada korunmuş durumda. Onları yavaş yavaş ortaya çıkarmaya başlıyoruz. Tiyatronun büyüklüğü, orkestrası yaklaşık 28 metre çapında, kavea kısmı yani tüm oturma kısmını kapsayan, dışarıdan çevrilen duvarlarla birlikte yaklaşık 78 metre büyüklüğünde. Yani 80 metreye yakın oldukça büyük bir tiyatrodan bahsediyoruz. Dolayısıyla 6 bin kişiye yakın bir oturma kapasitesine sahip.
Oturma kapasitesi önemli; hem kentlerin nüfus yoğunluğu hem de kente yakın, kentin kontağında olan kentlerin de nüfus yoğunluğuna göre bir tiyatro planlanıyor. Buradakini de oldukça büyük bir tiyatro olarak tanımlayabiliriz. Tiyatronun yamaçta kurulması, Helenistik dönemde inşa edildiğini açıkça gösteriyor. Ancak Roma dönemiyle insanların istek, ihtiyaç ve bazı tercihleri değiştiği için Roma döneminde orkestrasının arena formunda düzenlendiğini söyleyebiliriz.”
Trajedi ve şiddet içerikli oyunlar sahneleniyordu
Prof. Dr. Şahin, erken dönemlerde insanların trajedi içerikli oyunları sevdiğini, Euripides, Sofokles ve Aiskhülos’un yazdığı eserlerin sahneye konulduğunu ifade etti.
Roma döneminde özellikle şiddet içeren gladyatör oyunlarının, hayvan mücadelelerinin öne çıktığını aktaran Şahin, “O yüzden orkestranın etrafı güvenlik amacıyla parapet duvarıyla çevriliyor. Bunu yaptığımız kazılarda açık şekilde görebiliyoruz” dedi.
Tiyatrolarda oturma düzeninin hiyerarşik olduğunu vurgulayan Şahin, şöyle devam etti:
“En altta oturdukları kısım, prohedria dediğimiz yani VIP’nin oturduğu kısım. Alttan yukarıya doğru gittikçe önem sıraları düşen insanların oturduklarını görüyoruz. En üstte kölelerin, ikinci sınıf öneme sahip insanların oturduklarını biliyoruz. Tiyatrolarda aynı zamanda oturma sıralarının rezerve edildiğini de biliyoruz.
Bununla ilgili farklı çalışmalarda çıkan örnekler de var, farklı kentlerde. Biz de burada yazıtlı bir oturma basamağı tespit ettik. Bu basamak, belli bir meslek grubunu işaret etmekten çok özel bir ismin yer aldığını bize gösteriyordu. Yani rezerve alanların da tiyatroda varlığı oldukça önemli. ‘Aitroy’ gibi bir isim. Eksik parçaları olduğu için tamamlayamıyoruz.”
Buluntuların daha çok mimari yoğunlukta olduğuna değinen Şahin, hem klasik hem Helenistik hem de Roma dönemine tarihlenebilen seramik parçaları, fragmanları, farklı metal buluntular, mimariye özgü birtakım kabartmalara ulaştıklarını belirtti.
Tiyatronun mimarisini oluşturan unsurların kompleks ve girift olduğunu anlatan Şahin, “Başlangıçta tiyatronun oturacağı alanı seçmeleri çok önemliydi. Tiyatronun yeri, eğer yakında deniz ya da göl varsa oraya bakar şekilde planlanıyordu ve Helenistik tiyatrolarda özellikle bizim örneğimizde olduğu gibi bir yamaç üzerine kuruluyordu.
Tiyatro yapımında kullandıkları malzemeleri hemen yakındaki ve inşa ettikleri yerdeki ana kayaları kullanmak, yer yer ana kayaları düzelterek, yatak oluşturmak suretiyle inşa ediyorlardı. Metaller kullanarak, yatayda ve dikeyde, kenet ve zıvana dediğimiz, antik mimaride birleştirici unsurlar kullanarak yapı taşlarını birbirine bağlıyorlardı” diye konuştu.
Roma İmparatoru Hadrianus’un sur duvarlarında korunan yazıtının bulunduğunu aktaran Şahin, profesyonel uzmanlar, restoratörler, antropolog, mimar ve işçilerin yer aldığı kalabalık bir ekiple yürüttükleri kazıyı hava şartları elverdiğince sürdüreceklerini sözlerine ekledi.