Jesus şah, Emre mat
Alican Özcan İletişim Bilgileri İlk yarıda hem Fenerbahçe hem de Başakşehir, sınava çok fazla çalıştığı için kendisini baskı altına …
İlk yarıda hem Fenerbahçe hem de Başakşehir, sınava çok fazla çalıştığı için kendisini baskı altına alan ve başarısız bir sınav geçiren öğrenci sendromu yaşadı. İki ekip de savunmada neredeyse hatasız bir görüntü verirken, hücumda aynı etkinliği sağlayamadı.
Orta saha oyuncularının savunma güvenliğini elden bırakmama isteği, hücumcuların savunmacılarla teke tek kalmasına neden oldu. İlk yarıda Szalai ve Lincoln’e birkaç zor an yaşatan Bertrand Traore biraz daha sakin kalabilse, Fenerbahçe de duran top fırsatlarını değerlendirebilse soyunma odasına farklı bir skorla gidilebilirdi.
Duarte ve Mahmut’un, Valencia ile Batshuayi’yi etkisiz hale getirmesi, Fenerbahçe’yi duran toptan gol aramaya itti. Ancak ikinci yarıda İsmail Yüksek’in sakatlanması, belki de Fenerbahçe için dönüm noktası oldu. Arao’nun oyuna girmesiyle Crespo’yu daha fazla rakip yarı alanda görmeye başladık.
Dakikalar ilerledikçe oyunu Başakşehir sahasına yıkan Fenerbahçe, teknik direktör Jorge Jesus’un Rossi, Pedro ve Emre Mor hamlesiyle ileri uçta ihtiyacı olan dinamizmi yakaladı. Emre Belözoğlu’nun oyuncu değişiklikleri beklediği etkiyi veremeyince, fizik olarak da rakibine üstünlük kuran Fenerbahçe’nin golü bulması için tüm şartlar oluştu.
Nitekim, oyuna yeni giren oyuncuların rakip sahadaki presle topu kapmasının ardından, mental olarak pürüzsüz durumdaki Diego Rossi’nin, bu takıma transfer edilme sebeplerinden biri olan kusursuz ayak içi vuruşuyla gol geldi.
İlk isabetli şutunu 90+’da çeken Başakşehir’in Kadıköy’e “yenilmeme” psikolojisiyle çıktığı belliydi. Bunu hesap eden Jesus’un da, usta bir satranç oyuncusu gibi, rakibini ilk 70 dakika boyunca yorup, maçın son bölümünde atletik oyuncularının oluşturacağı baskıyla golü bulma planı kusursuz işledi. Jesus şah, Emre mat oldu.
Rossi her ne kadar enfes bir gole imza atmış olsa da, saha içinde “şah” olan isim Crespo’ydu. Topu ayağına her aldığında yarattığı güven duygusu çok kıymetli. İkili mücadeleleri, pas ve koşu tercihleri, takımın en ihtiyacı olduğu anda aldığı fauller, bitmeyen enerjisi ve isteği, bütün takımı ateşleyici bir güç haline gelmiş durumda. Her maç rütbe atlıyor ve öz güveni kuvvetlendikçe durdurulamaz bir hal alıyor.
Alican Özcan