Kalp krizinin yaşı yok
Dünyada ve ülkemizde kalp krizi görülme sıklığının her geçen gün arttığına dikkat çeken Kardiyoloji
Uzmanı Prof. Dr. Olcay Özveren, ‘‘Üstelik her yaş grubunda görülebiliyor. Çene ile göbek arasındaki herhangi bir ağrıdan şüphe edilmesi gerekiyor’’ uyarısında bulundu.
Dünyada ve Türkiye’de tüm yaşam kayıplarının yaklaşık yüzde 33’ünün kardiyovasküler hastalıklar kökenli olduğu biliniyor. Obezite, hareketsiz yaşam tarzı, sigara kullanımı, ailede kalp hastalığı hikayesi, diyabet varlığı kalp krizi risk faktörleri arasında yer alıyor. “Kalp krizinden korunmak için değiştirilebilir risk faktörlerini elemine etmek gerekiyor” uyarısında bulunan Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Olcay Özveren, özellikle risk faktörlerine sahip kişilerin bu konuda daha dikkatli olmaları gerektiğinin altını çizdi. Prof. Dr. Özveren, kalp kriziyle ilgili bilinmesi gerekenleri ise şöyle açıkladı:
Prof. Dr. Olcay Özveren
GENÇLERDE NEDEN YAYGIN?
Kalp krizi her yaşta görülebilir. 18-75 yaş aralığında biz bunu daha çok görüyoruz. Genç popülasyonda kalp krizi vakalarını sıklıkla görmemizin nedenlerinden bir tanesi fast food kültürünün yaygınlaşması. İkincisi sigara ve tütün mamullerinin kullanımının artmasıdır. Son zamanlarda ise Covid enfeksiyonları da pıhtılaşma faktörlerini etkilemiştir. Bu durum da kalp krizi riskini ve Covid’e bağlı ölümlerdeki kalp krizi kökenli ölümlerin artmasına sebep olmuştur.
SİGARA, KOLESTEROL DİYABET VE STRES UYARISI
Sigara kullanımının kalp krizi risk faktörleri arasında büyük bir yeri var. Tek başına sigaranın bırakılması bile kalp krizi riskini yüzde 36’ya varan oranda azaltıyor. Yüksek LDL (kötü) kolesterol düzeyleri kalp krizi ve kalp damar hastalıkları riskini artıyor. Bunun tedavi edilmesi ve kolesterol düzeylerinin düşürülmesi de tek başına kalp krizi riskini azaltan faktörlerden bir tanesi. Diyabet varsa diyabet regülasyonu çok önemli. Yüksek kan şekeri, damar duvarında aterom plağının oluşmasına neden olur. Bu da kalp krizine giden yolda en belirgin durumlardan bir tanesidir. Bu durumun regüle edilmesi, kalp krizi riskini azaltan faktörler arasında yer alır. Yoğun stres hem hormonal dengeyle alakalı sorunlar yaratabilir hem kalp hızının artmasına sebep olabilir hem de koroner damarlardaki vazomotor yanıtın değişmesine yol açabilir. Dolayısıyla stres, kalp krizine giden yolda en önemli risk faktörlerinden biridir.
BAZEN BELİRTİ VERMEYEBİLİR
Kalp krizi belirtileri geniş bir spektrumdan oluşur. Bir tarafta ani ölüm dediğimiz durumla karşılaşıyoruz bir tarafta ise hasta aslında sessiz bir şekilde kalp krizi geçirebiliyor. Özellikle diyabetik hastalar ve ileri yaş gruplarında buna daha sık rastlanıyor. Bu tür hasta gruplarında kalp damarı tıkanabiliyor ama kişi bunu fark etmeyebiliyor. Farklı nedenlerle hekime başvurduğunda birtakım görüntüleme yöntemleri veya fizik muayene ile bu durumu saptayabiliyoruz.
KRİZ ANINDA SAKİN OLUN
Kalp krizi durumuyla karşılaştığınızda yapılması gereken en temel şey sakin kalmaktır. Çünkü stres, heyecan ve korku durumunda kalp hızlanıyor ve iş yükü artıyor. Bu anlamda kişiyi sakinleştirmek ve 112’ye başvurup ambulans çağırarak krizi yönetmek gerekiyor. Öte yandan elinizin altında bir aspirin var ise 300 miligram olacak şekilde hastaya uygulanabilir. Hastayı yatırıp ayaklarını kaldırmak veya öksürtme gibi manevraların bir karşılığı yok.
RİSK ÖNCEDEN BELİRLENEBİLİYOR
Teknolojinin gelişmesiyle görüntüleme yöntemlerinin daha kolay ulaşılabilir ve ucuz hale gelmesiyle beraber kalp krizi riskini önceden belirleyebiliyoruz. Özellikle tomografik anjiyografinin çok fazla kullanılmasıyla beraber damar hastalığının varlığı, neredeyse yüzde 100’e varan doğruluk oranlarıyla tespit edilebiliyor. Tabii görüntüleme yöntemlerinin komplikasyon ve yan etki durumları da var. Radyasyon kullanılarak yapılan görüntüleme yöntemleri olduğu için herkese yapmıyoruz. Hastaları risk faktörlerine göre seçiyoruz. Örneğin diyabetik atipik göğüs ağrısı olanlar, yoğun sigara içenler, ailesinde hastalık geçmişi olanlar, 65 yaş altında kişiler gibi.
10 BİN ADIM EFSANE DEĞİL
Egzersiz, kalp sağlığı açısından önem teşkil ediyor. Günlük 10-13 bin adım ya da 5 kilometre saat hızda günlük egzersiz yapılması da kalp krizi riskini azaltıyor. Yeni yapılan çalışmalarda 10 bin adımın efsane olmadığı teyit edildi.
KAS KÜTLESİNİ ARTIRMAYA YÖNELİK YOĞUN EGZERSİZ KALBE ZARARLI
Yoğun egzersiz kalp krizine gidişatı artırır. Kalp krizi dediğimiz aslında kalp damarının tıkanmasıyla ortaya çıkan bir durum. Özellikle genç sporcularda yaşadığımız ani ölümlerle sonuçlanan durumlar, kalp damar hastalıkları dışındaki hastalık gruplarından kaynaklanıyor. Birtakım ritim problemleri veya kalp kasının kalınlaşmasıyla seyreden hipertrofik kardiyomiyopati dediğimiz hastalık kökenli oluyor. Dengeli beslenme ve düzenli egzersiz bu anlamda önem arz ediyor. Özellikle izotonik egzersizleri bu anlamda tavsiye ediyoruz. Yani kalp kasını kalınlaştırmaya yönelik değil de kas uzunluğunu artırmaya yönelik egzersizlerin yapılması gerekiyor. Bunlar; yüzme, koşu, hızlı yürüme, bisiklet sürme gibi egzersizler. Bu tür egzersizlerin kalp krizi riskini engellediğini biliyoruz. Ama ağırlık kaldırmayla yapılan kas kütlesini artırmaya yönelik egzersizler, kan basıncını yükseltiyor ve kalp krizine gidişatı artırıyor. Yapılan çalışmalarda bunları gözlemliyoruz.
GÖĞÜSE, SIRTA KOLLARA, OMUZLARA VE ÇENEYE YAYILAN AĞRILARA DİKKAT!
Hastalarda en sık göğüs ağrısı belirtisiyle karşılaşıyoruz. Çene ile göbek arasındaki herhangi bir yerdeki ağrı kalp krizi buluntusu olabilir. Bunu biz tanımlarken daha çok göğüs ön duvarında, sırta, kollara, omuzlara, çeneye, mide ve yemek borusu bölgesine yayılan ve yansıyan ağrılarla saptıyoruz. Bu ağrılar en az 5 dakika kadar sürer. Çoğunlukla eforla artar, istirahatle geçer. Eğer böyle bir klinik bulgu varsa hemen doktora başvurulmasında fayda var.