‘Kıyamet Buzulu’ hızla eriyor: Acil müdahale gündeme geldi
Antarktika’da yer alan ve “Kıyamet Buzulu” olarak adlandırılan Thwaites Buzulu’na ilişkin yeni araştırmalar, küresel ısınma karşısında buzul erimesini durdurmak için farklı çözümler üzerinde düşünülmesini gündeme getirdi. Thwaites, Batı Antarktik Buz Tabakası’nın (WAIS) deniz yönündeki koruyucularından biri olarak biliniyor ve çökmesi durumunda dünya genelinde deniz seviyelerinin hızla yükselmesine neden olabilir.
Bir çalışmaya göre, Thwaites’in altında dolaşan sıcak gelgit akıntıları, buzulu beklenenden daha hızlı eritiyor. Bu akıntılar buzulun erimesini ve geri çekilme hızını artırarak küresel deniz seviyelerinin yükselmesine yol açıyor. Thwaites Buzulu, hali hazırda dünya genelindeki deniz seviyesi artışının %4’ünden sorumlu olup her yıl 50 milyar ton buzu kaybediyor.
University of California Irvine ve University of Waterloo tarafından yapılan bu çalışmada, yüksek çözünürlüklü uydu görüntüleri ve hidrolojik veriler kullanılarak sıcak akıntıların buzula nasıl etki ettiği gözler önüne serildi. Çalışmanın yazarlarından Waterloo Üniversitesi’nden Glasiolog Christine Dow, “Bu buzu kaybetmemiz yüz ya da beş yüz yıl sürecek diye umut ediyorduk. Ancak şu anda endişemiz, bu sürecin çok daha hızlı gerçekleşmesi,” diyerek duruma dikkat çekti.
Öte yandan, Thwaites Buzulu’nun tamamen çökmesinin engellenebileceğine dair umut veren bir çalışma da var. Dartmouth College ve Edinburgh Üniversitesi tarafından yürütülen bir araştırmada, buzulun daha önce düşünüldüğü gibi deniz buzu dik yamaçlarının istikrarsızlığına (MICI) maruz kalmadığı öne sürülüyor. MICI teorisine göre, deniz buzu dik yamaçları gerileyerek yüksek ve kırılgan buz yamaçları oluşturduğunda hızla çöker. Ancak bu yeni çalışma, Thwaites’in incelmesinin aslında bu tür çöküşleri yavaşlatabileceğini gösteriyor.
Physics.org’da yer alan makaleye göre; Thwaites’in geleceği belirsizliğini korurken, bazı bilim insanları buzulun erimesini yavaşlatmak veya durdurmak için daha önce hiç düşünülmemiş çevresel müdahale yöntemlerini gündeme getiriyor. Geo-mühendislik olarak bilinen bu alan, küresel sıcaklıklar artmaya devam etse bile buzul erimesini durdurmayı amaçlıyor. Bu kapsamda önerilen en dikkat çekici fikirlerden biri, sıcak gelgit akıntılarının buzula ulaşmasını önlemek için deniz altında devasa perdeler oluşturmak. Bu perdeler, buzulla sıcak su akıntısı arasında bir bariyer oluşturarak erime hızını azaltabilir.
Chicago Üniversitesi’ne bağlı İklim Sistemleri Mühendislik Girişimi tarafından yayımlanan bir rapor, hızla eriyen buzul ve buz tabakaları karşısında geo-mühendisliğin daha ciddi şekilde ele alınması gerektiğini savunuyor. Raporun yazarlarından Lapland Üniversitesi’nden Prof. John Moore, bu tür müdahalelerin başarılı olup olamayacağını değerlendirmek için en az 15-30 yıl sürecek bir araştırma sürecine ihtiyaç olduğunu belirtiyor. Moore, “Bu konudaki çalışmalara derhal başlamalıyız” diyerek aciliyeti vurguluyor.
Ancak bu fikirler, bazı bilim insanları tarafından şüpheyle karşılanıyor. Eleştirmenlere göre, bu tür radikal müdahaleler, küresel ısınmaya karşı asıl yapılması gereken karbon emisyonlarının azaltılması konusundaki dikkati dağıtabilir. Columbia İklim Okulu’ndan iklim ekonomisti Gernot Wagner, bu tür mühendislik fikirlerinin topluma yanlış bir güvenlik hissi verebileceği görüşünde. Ancak Wagner aynı zamanda bu fikirlerin iklim değişikliği konusunda daha acil adımlar atılması gerektiğini hatırlatan bir uyarı olarak da değerlendirilebileceğini söylüyor.
Wagner’a göre, “Bu tür müdahaleler, iklim değişikliğine çözüm değil, en iyi ihtimalle ağrı kesici olabilir.” Geo-mühendisliğin bir çözüm olmadığını belirten Wagner, “Bu yaklaşımlar, en kötü etkileri hafifletirken karbon salınımını azaltma ve sürdürülebilir çözümler geliştirme yolunda bize zaman kazandırabilir” diyor.
Sonuç olarak, Thwaites Buzulu’nun erimesi ve küresel deniz seviyelerinin hızla yükselme tehdidi, dünya genelinde milyonlarca insanı etkileyebilecek bir senaryoyu gündeme taşıyor. Geo-mühendislik, bu süreci yavaşlatmak için potansiyel bir araç olarak görülse de tek başına çözüm olarak kabul edilmiyor. Bilim insanları, bu tür müdahaleler yerine, emisyon azaltımı ve sürdürülebilir iklim politikalarının öncelikli olması gerektiği konusunda hemfikir.