Osmanlı’nın ilk hutbeyi okuttuğu Karacahisar Kalesi gün yüzüne çıkıyor
Eskişehir Anadolu Üniversitesi, Osmanlı kroniklerine göre ilk hutbenin okunduğu ve ilk sikkenin basıldığı yer olan Karacahisar Kalesi’nde …
Eskişehir Anadolu Üniversitesi, Osmanlı kroniklerine göre ilk hutbenin okunduğu ve ilk sikkenin basıldığı yer olan Karacahisar Kalesi’nde yürüttüğü arkeolojik çalışmalarla Eskişehir ve Osmanlı tarihine ışık tutuyor.
Eskişehir Anadolu Üniversitesi tarafından Odunpazarı ilçesine bağlı Karacaşehir Mahallesi’ndeki Karacahisar Kalesi’nde 1999 yılında başlayan kazı çalışmaları devam ederken, çalışmalarda elde edilen materyaller Osmanlı tarihine ışık tutacak.
ÖNEMLİ SONUÇLARA ULAŞILDI
Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Eskişehir Anadolu Üniversitesi işbirliğiyle yürütülen Karacahisar Kalesi arkeolojik kazı çalışmalarında Osmanlı İmparatorluğu’nun bilinmeyen sırları gün yüzüne çıkarılıyor.
Osmanlı Beyliği’nin kuruluşunun 700. yılı olan 1999 yılında Prof. Dr. Halil İnalcık’ın girişimleriyle yüzey araştırması olarak başlayan ilk bilimsel çalışmalar 2001 yılından itibaren arkeolojik kazılar ile Anadolu Üniversitesi öğretim üyeleri tarafından sürdürülüyor.
2019 yılından itibaren Anadolu Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü öğretim üyesi Dr. Hasan Yılmazyaşar’ın başkanlığında cumhurbaşkanlığı kararı ve 12 aylık kazı statüsünde devam eden kazı çalışmalarında çok önemli sonuçlara ulaşıldı.
İLK HUTBENİN OKUNDUĞU, İLK SİKKENİN BASILDIĞI YER
Arkeolojik bulgulara göre ilk olarak 7. yüzyılın başında Bizans döneminde Karacahisar Kalesi’nin yerleşime sahne olduğunu ifade eden Anadolu Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Hasan Yılmazyaşar, kalenin, Ankara, İstanbul, Kütahya ve Seyitgazi yollarına hâkim ve son derece stratejik bir konumda yer aldığını söyledi.
Yılmazyaşar, “Osmanlı’nın ilk fethi olarak Türk tarihinde son derece önemli bir yeri olan kale, Osmanlı kroniklerine göre ilk hutbenin okunduğu ve ilk sikkenin basıldığı yerdir. Karacahisar Kalesi’nde bugüne kadar gerçekleştirilen kazılarda elde edilen seramik bulguların büyük çoğunluğu, Geç Bizans ve özellikle erken Osmanlı dönemine tarihlenmektedir” dedi.
741 SİKKE BULUNDU
Asıl kale ile bölgenin tarihine dair daha kesin verilerin, arkeolojik olarak tespit edilmiş sikkelerde karşılarına çıktığını vurgulayan Yılmazyaşar, “2019-2021 yılları arasında gerçekleştirilen kazılarda tespit edilen 741 sikkenin büyük bir kısmının erken Osmanlı dönemine ait olduğu anlaşılmıştır. 200 sikke ile temsil edilen 1362 ile 1389 yılları arasındaki I. Murad dönemi örnekleri, kalenin bu dönemde çok yoğun bir iskana sahne olduğunu ortaya koymuştur. Osmanlı tarihi ile karşılaştırmalı değerlendirmeler sonucunda bu iskânın askerî amaçlı olduğu anlaşılmıştır. Sikkeler ayrıca I. Murad haricinde Fatih Sultan Mehmed dönemine kadar kalede kesintisiz bir yerleşim olduğunu ortaya koymuştur. Osmanlı bulgularının yanı sıra kalede Germiyanoğulları, Memluklu, Karamanoğulları, Menteşeoğulları, Aydınoğulları ve Altın Orda ile Bizans ve Latin-Haçlı dönemlerine ait arkeolojik bulgular ele geçmiştir” diye konuştu.
ANADOLU ÜNİVERSİTESİ TARİHE SAHİP ÇIKIYOR
Türkiye’nin farklı bölgelerinde çok sayıda arkeolojik kazının yürütülmesinde Kültür ve Turizm Bakanlığı ile işbirliği içerisinde olduklarını ifade eden Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fuat Erdal, Eskişehir Karacahisar Kalesi kazıları için de tüm olanaklarını seferber ettiklerini söyledi.
2021 yılında Eskişehir Valiliği tarafından yaptırılan Karacahisar Kalesi Çalışma İstasyonu’nun iç dizayn ve teknik donanımı üniversitenin öz imkânları ile gerçekleştirdiklerini, kazı heyetinin bilimsel çalışmalarının sağlıklı ve konforlu bir ortamda sürdürülmesine katkı verdiklerini belirten Rektör Erdal, “Üniversitemiz aynı zamanda Bilimsel Araştırma Projesi kapsamında kazı projesine destek vermiştir. Edebiyat fakültesinde bir laboratuvar alanının yenilenerek kazı ekibine tahsis edilmesi, çıkarılan bulguların analiz edilerek belgelendirilmesi ve kazı çalışmalarının yıl boyunca devam etmesine olanak sağlamıştır. Bu sayede aynı zamanda kazı ekibinde yer alan öğrencilerin derslerinden arta kalan zamanlarında bilimsel faaliyetlere katılımı sağlanmış, teorik bilgilerinin uygulamalar ile pekiştirilmesi için ortam yaratılmıştır” ifadesini kullandı.