Türkiye’nin ‘Toprak Dede’si anılıyor
Türkiye’nin ‘Toprak Dede’si, Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma (TEMA) Vakfı Kurucu Onursal Başkanı Hayrettin Karaca, vefatının üçüncü yılında yad ediliyor.
Hayatını toprağın, suyun, yeşilin, bitkilerin korunmasına adayan ve 20 Ocak 2020’de 97 yaşında vefat eden Hayrettin Karaca, şiar edindiği doğa ve toprak konusundaki sözleri, hayata geçirdiği fikirleri ve projeleriyle Türk insanına ilham vermeye devam ediyor.
Yaşamı boyunca sürdürülebilir ekosistemin önemine değinen, bu konudaki bireysel çalışmalarını TEMA Vakfı ve Yalova’daki Karaca Arboretum ile taçlandıran Karaca, çocukluktan gelen toprak aşkı ve tarıma düşkünlüğüyle birçok insana rol model oldu.
Tekstil sektöründe markalaşmasına rağmen, “tüketerek değil, paylaşarak yaşamak gerek.” ifadesini kullanarak, tüketimin doğaya etkisine sık sık değinen Karaca, hayatının her alanında doğayı rehber aldı.
Doğa konusunda iyi bir gözlemci olmasının yanı sıra eşsiz bir okuyucu ve aktarıcı olan Karaca, şehir şehir, köy köy, mahalle mahalle gezerek toprak ve doğa bilincini başta çocuklar olmak üzere insanlara aşılayan isimlerdendi.
Karaca’nın “Yaşamak istiyorsan sana yaşam verenleri yaşatacaksın” diyerek 1992 yılında iş insanı Nihat Gökyiğit ile kurduğu ve “halk hareketi” olarak tanımladığı TEMA Vakfı, bugün ülke genelinde 1 milyon 30 bin gönüllü sayısına ulaştı.
“HAYRETTİN BEY BİR DOĞA BİLGESİYDİ”
TEMA Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, Hayrettin Karaca’nın toprak bilincinin 1980 senesinde kurduğu ve bugün 10 binin üzerinde bitki türünün görülebildiği arboretumu oluşturma sürecinde net şekilde ortaya çıktığını söyledi.
Karaca’nın arboretumu oluştururken 350 bin kilometreye yakın yol yaptığını belirten Ataç, “Bu süreçte aslında bitki alacağım derken toprağın yıllar içinde nasıl eksildiğini ve üst toprağın erozyonla nasıl yok olduğunu çok net bir şekilde görüyor. Arboretumdan sonra TEMA Vakfı fikri de aslında o yıllarda çok üst üste çakışıyor” dedi.
Ataç, Karaca’nın ekosistem bilinci oluşması noktasında her insanı önemli gördüğüne dikkati çekerek, şöyle konuştu:
“Burada sizi gördüğünde hiç üşenmez bütün kitapları alır gelir ve sizi ikna etmek için o kitaplardan okur, kendisi anlatır, yani bir kişi bile Hayrettin Bey için çok önemli bir dinleyicidir. ‘Ben 300-500 kişiye konuşurum’, kesinlikle böyle bir tarzı yoktu. Çünkü ‘Birçok önemlidir, bir kişi olmazsa ikinci kişiyi yanına getiremezsiniz” derdi. Gençleri, çocukları çok severdi. Ben onun 90 yaş civarında bir günde 9 okula gittiğini bilirim. Çok inanırdı çocuklara, onlardan enerji alırdı. Çocuklarla iyi ilişkiler kurardı. Gençlere ve kadınlara çok inanırdı. Herkesle ilişkisi çok iyiydi. Şakalaşarak derdini anlatırdı. Mutlaka sataşırdı, ‘sataşmak benim tabiatımda var’ derdi. Dikkat çekerdi yaptıklarıyla. Onun için Hayrettin Bey, ölümünün üzerinden 3 yıl geçmesine rağmen halen onu tanıyanların kalbinde, zihninde. Bizim Hayrettin Bey’i anmadan geçtiğimiz bir gün dahi olmaz. Çünkü kurucumuz, bu sebeple çok saygı duyarız ama bunun dışında da çok severiz. Gerçekten o içimize işlemiştir. Ben Hayrettin Bey’in gerçekten Türkiye için bir gurur kaynağı olduğunu düşünüyorum. Hayrettin Bey bir doğa bilgesiydi. Her şeyiyle bütün gün okuyan, öğrenen, öğrendiklerini paylaşmayı seven birisiydi.”
‘TOPRAK DEDE’NİN HİKAYESİ…
Hayrettin Karaca’ya ‘Toprak Dede’ ismini bir çocuğun verdiğini belirten Ataç, “Hayrettin Bey bir gün yine böyle dağlarda, köylerde dolanırken çok yüksek bir konumda 2 bin 500 metrede bir çocuk, ‘Erozyon dede, erozyon dede’ diyerek koşarak yanına geliyor. İlk ‘Erozyon Dede’ diye başlıyor. Hayrettin Bey de hatta şöyle derdi, ‘Benim hayatta birkaç tane çok önemli ödülüm var, onların bir tanesinin de bu çocuğun kendiliğinden bana ‘Erozyon Dede’ diyerek koşup gelip bana bu ismi vermesidir’ derdi. Çocuklarla ve gençlerle ilişkisi Türkiye’de çok büyük etki yarattı, bu fikrin benimsenmesi ve yayılması açısından” diye konuştu.
Ataç, ‘Erozyon Dede’nin süreç içinde ‘Toprak Dede’ye evrildiğini anlattı.
“O FOTOĞRAF ÇEKİLDİĞİ GÜN…”
Karaca’nın sembolleşen ağaca sarılı fotoğrafına da açıklık getiren Ataç, şu bilgileri verdi:
“O fotoğraf çekildiği gün ben yanındaydım. Hatta arboretumda çekildi, oradaki meşe ağaçlarından bir tanesi. Ona şu soruyu sordum, ‘Hayrettin Bey, burada en sevdiğiniz meşe hangisi’ dedim. Onun yanına gitti, hatta sarılsanıza fotoğrafınızı çekelim, dedik. Bu çok önemli bir fotoğraf. Çünkü hem Hayrettin Bey’in doğaya ve meşe ağacına olan sevgisini gösteriyor. Bu onun doğaya sarılışı, sahip çıkışı, koruması, onunla olan ilişkisi. Hayrettin Bey yaprakları severdi. Bir çocuk sever gibi o güzel elleriyle yaprakları severdi, onu koruma güdüsünü, nasıl kendisini doğanın bir parçası hissettiğini görüyorum o fotoğrafa baktığım zaman.” (AA)